AKADEM<İ>KTİSAT

 

 

TÜRKİYE EKONOMİSİNİN 2002 YILINA İLİŞKİN DEĞERLENDİRME

 

 

 

İÇİNDEKİLER:

 

GİRİŞ

 

A) BÜYÜME

B) SANAYİ

C) İSTİHDAM

D) FİYATLAR

E) PARASAL GÖSTERGELER

F) KAMU MALİYESİ

G) DIŞ TİCARET

 

DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER

 

 

 

GİRİŞ:

            2002, büyük umutlarla başlanan bir yıl oldu. 1997 yılı itibariyle Dünya’da başlayarak Türkiye’de ağırlığını 1999 yılında hissettiren bir kriz sürecine girdik. Krizin şiddeti ise 2000 ve 2001 yıllarında görüldü. Söz konusu zorlu dönem sonrasında, yani 2002 yılında ise daha hafif bir süreç beklentisi içine girildi. Nitekim yılın ilk çeyreğinde bu beklentiler nispeten karşılandı. Ancak sonraki dönemler itibariyle asıl beklentilerin karşılanmış olduğunu söylemeye imkan sağlayacak gelişmelerle dolu bir yıl olmadı 2002 yılı.

 

Bu yıla damgasını vuran en önemli gelişmeler; seçim ve Ortadoğu Operasyonu idi.

 

            Yılın ikinci çeyreği itibariyle Başbakan’ın rahatsızlığı ile gündeme gelen seçim konusu, gündemdeki yerini sürekli korudu. Yılın üçüncü çeyreği başlarında, 7 Temmuz tarihinde, bir Başbakan yardımcısının “seçimin 3 Kasım’da yapılabileceği” yönündeki sözleri ile seçim açısından geri dönülemez bir yola girildi.

 

            3 Kasım seçimlerine gelince... Türkiye, cumhuriyet tarihinin en ilginç seçimlerinden birini yaşadı. Sonucu itibariyle ortaya çıkan eğilim, halkın 90’lı yıllardan beri yönetime gelen koalisyon hükumetlerine adeta “yeter” demesi yönündeydi. Bu çerçevede Türkiye, “tek partili” bir iktidarla ve “tek partili” bir muhalefetle idare olmayı tercih etti.

 

            2002’ye damgasını vuran diğer önemli mesele ise Ortadoğu Operasyonu idi. 11 Eylül’de yaşanan olaylar sonrasında, dünyanın gelişmiş bazı ülkeleri, Irak odaklı olmak üzere Ortadoğu’da bir operasyonun gerekliliğini sürekli dile getirdiler. Dolayısıyla bölgeye fiziki yakınlığı dolayısıyla Türkiye hep gündemde oldu. 2001 yılında dile getirilen bu düşünce, 2002 yılı boyunca da ifade edildi ve operasyon için uygun bir zaman ve zemin tespit edilmeye çalışıldı. Bu çerçevede, Türkiye’nin de operasyonda yer alması veya gerekli desteği sağlaması yönünde tekliflerde bulunuldu.

 

            Yıl boyunca Türkiye’de; Başbakan’ın rahatsızlığı, Bir zamanların güçlü bazı şirketlerinde iflaslar, Bürokratik kademelerde önemli hareketlenmeler, Bankacılık piyasasında satış-devir ve birleşmeler, Şirket kurtarmaya yönelik yaklaşımlar, Politik arenada önemli hareketlenmeler gibi çok sayıda gelişmeye şahit olundu. Ancak bunlar bir yana, seçim ve Ortadoğu Operasyonu hep ön planda yer alan meselelerdi.

 

            Ekonomimiz, zorlu kriz sürecini devam ettirmektedir. Yaşanan bu süreçte her ne kadar dış ekonomik faktörlerin etkisi olsa da, krizin tamamen bunlardan kaynaklandığını ifade etmek kolaycılık olur. Açıktır ki ülke olarak, sağlam bir ekonomik yapıya sahip değiliz. Dolayısıyla dış faktörlerden de çabuk etkilenmekteyiz. Ayrıca ekonomik yapı ile birebir bağlantılı olan sosyal, siyasi, hukuki ve kültürel boyutlar açısından da çok sayıda zaafımız mevcuttur. Halbuki sağlam bir ekonomik yapı için sağlam bir sosyal, siyasi, hukuki ve kültürel yapıya da sahip olmak gerekir. O halde hedef, toplu bir kalkınma modeli ile başarı sağlamaktır. Ülke insanları olarak bunun bilincinde olmalı ve uygun bir şekilde hareket etmelidir.

 

 

Burada, mevcut veriler ışığında Türkiye ekonomisinin 2002 yılına ilişkin sektörel analizler yapılacaktır:

 

 

A) BÜYÜME:

            Krizle birlikte GSMH’mizde meydana gelen erimeye paralel olarak kişi başına düşen milli gelirimizde(KBMG) de düşüş yaşandı. 3.000 Dolarlarla ifade edilen KBMG’miz, bu süreçte 2.000 Dolarlara kadar geriledi. DİE tarafından yapılan açıklamalara göre 2001 yılında KBMG 2.123 Dolar’dır. Farklı kaynaklarca yapılan hesaplamalara göre 2002 yılında bu meblağ, 2.500 Dolar civarına yükselmiştir. Kriz öncesi seviyelere ulaşmak ise biraz zaman gerektirmektedir.

 

Ekonomik büyümeye ilişkin veriler, Tablo 1’de verilmiştir.

 

TABLO 1: BÜYÜME(GSMH) ORANLARI (%)

YILLAR

BÜYÜME ORANI

1997

8,0

1998

3,8

1999

-6,4

2000

I.çeyrek

II.çeyrek

III.çeyrek

6,3

4,2

5,4

7,2

2001

I.çeyrek

II.çeyrek

III.çeyrek

-9,5

-3,3

-12,3

-9,1

2002 (hedef)

I.çeyrek

II.çeyrek

III.çeyrek

4,0

0,2

9,4

7,8

Kaynak:DİE

 

 

            2001 yılında ekonomide meydana gelen daralma, 2002 yılında yerini büyümeye terk etmiştir. Nitekim büyüme oranları çeyrekler itibariyle sırasıyla %0,2, %9,4 ve %7,8 olmuştur. (Bkz. Tablo 1) 2002 yılı hedef büyüme oranı %3 idi. Bu oran ekonominin performansı göz önünde bulundurularak %4 olarak revize edilmişti. Üç çeyrek itibariyle gerçekleşen büyüme oranlarına bakıldığında, %4 üstünde büyüme sağlandığı ortaya çıkmaktadır. 2002 yılı büyüme oranının toplamda %6,5 civarında gerçekleştiği belirtilebilir.

 

B) SANAYİ:

İmalat sanayiindeki üretim artış oranları, alt sektörler itibariyle aşağıda yer almaktadır.

 

TABLO 2: ÜRETİM ARTIŞI

İKTİSADİ FAALİYET KOLLARI

 

2001

2002

TOPLAM SANAYİ

-8,9

9,1

Madencilik Sektörü

-7,9

-9,5

İmalat Sanayii Sektörü

-9,8

10,6

Elektrik, Gaz ve Su Sektörü

-1,7

5,4

Kaynak:DİE

 

 

            2002 yılı toplam sanayi üretiminde önemli oranda artış sağlanmıştır. Madencilik sektörü hariç olmak üzere tüm alt sektörlerde elde edilen üretim artışı, bu sonucu doğurmuştur. Toplam sanayi üretim artış oranı, 2001’de %-8,9 iken 2002 yılında bu oran %9,1’e yükselmiştir. 2001 yılında tüm sektörlerde üretim düşüşü yaşanmışken, 2002 yılında bu özelliği devam ettiren tek sektör belirtildiği gibi madencilik sektörüdür. En yüksek üretim artışı ise imalat sanayii sektöründedir.(Bkz. Tablo 2)

 

 

TABLO 3: KAPASİTE KULLANIM ORANLARI (%)

 

2000

2001

2002

Ocak

73,0

70,5

73,9

Şubat

74,0

70,9

71,0

Mart

74,0

70,7

75,3

Nisan

77,2

68,5

73,8

Mayıs

77,1

70,4

75,7

Haziran

76,7

71,3

76,4

Temmuz

76,4

71,1

77,5

Ağustos

75,8

71,7

76,4

Eylül

73,9

72,9

79,7

Ekim

81,3

74,0

80,4

Kasım

79,6

74,0

77,1

Aralık

74,5

73,3

76,7

Kaynak:DİE

 

 

            Kapasite kullanım oranında(KKO), yıl boyunca dönemler itibariyle istikrarlı bir artış olduğu görülmektedir. Her üç aylık dönem itibariyle giderek artan KKO söz konusudur. Ay bazında incelendiğinde yıla %73,9 ile başlandığı, %76,7 oranıyla bitirildiği görülmektedir. Yıl boyunca en düşük oran %71 ile Şubat ayında iken, en yüksek oran %80,4 ile Ekim ayında gerçekleşmiştir. 2002 yılında ortalama KKO ise %76 civarındadır.(Bkz. Tablo 3)

 

 

TABLO 4: TAM KAPASİTE İLE ÇALIŞAMAMA SEBEPLERİ (Aralık) (%)

 

2001

2002

İç Pazarda Talep Yetersizliği

56,2

68,9

Dış Pazarda Talep Yetersizliği

12,7

11,7

Mali İmkansızlık

3,9

2,2

Yerli Mallarda Hammadde Yetersizliği

3,5

2,8

İşçilerle İlgili Meseleler

2,5

2,1

İthal Mallarda Hammadde Yetersizliği

1,0

1,4

Kaynak:DİE

 

 

            Aralık ayı itibariyle, tam kapasite ile çalışamama için belirtilen en önemli sebep “İç Pazarda Talep Yetersizliği”dir. Bununla ilgili oran 2001’de %56,2 iken, 2002 yılında %68,9’a yükselmiştir. Bunu ise %11,7 oranıyla “Dış Pazarda Talep Yetersizliği” izlemektedir. Fakat sevindirici olan, dış pazar talebi ile ilgili belirtilen sebebin oranındaki düşüştür. 2001’de %12,7 iken, 2002 yılında bu oran %11,7’ye düşmüştür. Her iki kalemden ortaya çıkan sonuç; iç piyasada daralmanın, dış piyasalarda ise ticari başarıların devam ettiği şeklindedir.(Bkz. Tablo 4)

 

 

TABLO 5: YENİ KURULAN ŞİRKETLER, KOOPERATİFLER VE FİRMALAR

 

2001

2002

Değişim(%)

Yeni açılan şirketler ve koop.

29.665

30.842

3,97

Kapanan şirketler ve koop.

2.464

3.667

48,82

Yeni açılan firmalar

16.171

24.012

48,49

Kapanan firmalar

13.707

14.994

9,39

Kaynak:DİE

 

 

            Yeni açılan şirket ve kooperatif sayısı 30.842 iken, kapananların sayısı 3.667’dir. Buna karşılık yeni açılan firma sayısı 24.012, kapananların sayısı ise 14.994’tür. 2001 yılı ile kıyaslandığında açılışlarda; hem şirket-kooperatif sayısında, hem de firma sayısında artış olduğu ortaya çıkmaktadır. Açıktır 2002, önceki yıla göre ekonomide nispi toparlanmanın yaşandığı bir yıl olmuştur.(Bkz. Tablo 5)

 

 

C) İSTİHDAM:

            DİE, Hane Halkı İşgücü Anketi sonuçlarına göre, 2002 yılının dördüncü çeyreği itibariyle kurumsal olmayan nüfusa ilişkin istihdam durumu Tablo 6’da yer almaktadır.

 

 

TABLO 6: KURUMSAL OLMAYAN NÜFUSUN İŞ GÜCÜ DURUMU

(000 kişi)

2001

2002

 

IV. ÇEYREK

IV. ÇEYREK

KURUMSAL OLMAYAN SİVİL NÜFUS

 

 

(15 VE ÜSTÜ YAŞ)

46.058

47.006

 

 

 

İŞGÜCÜ DURUMU

22.077

23.220

   İstihdam Edilenler

19.742

20.584

   İşsiz

2.335

2.636

 

 

 

İŞGÜCÜNE KATILMA ORANI (%)

47,9

49,4

 

 

 

İSTİHDAM ORANI (%)

42,9

43,8

İŞSİZLİK ORANI (%)

10,6

11,4

   Eğitimli Genç Oranı

27,0

30,0

 

 

 

EKSİK İSTİHDAMDA OLANLARIN İŞGÜCÜNE ORANI (%)

 

6,1

 

5,1

   Eğitimli Genç Oranı

7,2

6,5

Kaynak:DİE

 

 

            2002 yılının dördüncü çeyreği itibariyle istihdam açısından nispeten olumlu gelişmeler yaşanmıştır. Önceki yılla kıyaslandığında; “istihdam edilenler, eksik istihdamdakiler ve eksik istihdamdaki eğitimli genç oranı” açısından dikkate değer gelişmeler olmuştur. İstihdam edilenlerde; 2001 yılına göre 2002 yılında 842.000 kişilik artış vardır. Eksik istihdamdakilerin oranında da düşüş gerçekleşmiştir. 2001 yılında bu oran %6,1 iken 2002 yılında %5,1’e düşmüştür. Eksik istihdamdaki eğitimli genç oranında da düşüş vardır. 2001’de %7,2 olan bu oran 2002’de %6,5’e düşmüştür.(Bkz. Tablo 6)

 

            İstihdamdaki olumsuzluklar ise “işsiz sayısı, işsizlik oranı ve işsiz eğitimli genç oranı” ile ilgilidir. 2001’e göre 2002 yılında işsizler arasına 301.000 kişi daha katılmıştır. Yine aynı dönemlerde işsizlik oranı %10,6’dan %11,4’e yükselmiştir. İşsizler arasındaki eğitimli genç oranı da %27’den %30’a yükselmiştir.(Bkz. Tablo 6)

 

 

D) FİYATLAR:

            Merkez Bankası, “fiyat istikrarının sağlanması” şeklinde belirlediği öncelikli hedefine sadık kalmış ve politikalarını bu yönde uygulamaya koymuştur. Söz konusu politikalarla, enflasyon hedeflerine ulaşılmıştır.

 

 

TABLO 7: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (Aylık Ortalama)

 

TEFE

 

TÜFE

 

2001

2002

 

2001

2002

Ocak

2,3

4,2

 

2,5

5,3

Şubat

2,6

2,6

 

1,8

1,8

Mart

10,1

1,9

 

6,1

1,2

Nisan

14,4

1,8

 

10,3

2,1

Mayıs

6,3

0,4

 

5,1

0,6

Haziran

2,9

1,2

 

3,1

0,6

Temmuz

3,3

2,7

 

2,4

1,4

Ağustos

3,5

2,1

 

2,9

2,2

Eylül

5.4

3,1

 

5,9

3,5

Ekim

6.7

3,1

 

6,1

3,3

Kasım

4.2

1,6

 

4,2

2,9

Aralık

4,1

2,6

 

3,2

1,6

Kaynak:DİE

 

 

            Aylık ortalamalarda, hedefe yönelik belirgin sonuçlar elde edilmiştir. İlk aylar dışında, 2002 yılı boyunca gerçekleşen enflasyon oranları, 2001 yılı oranlarının çok altındadır. Bununla beraber, çalkantılı geçen 2002 yılı, etkisini aylık oranlarda göstermiştir. Görüldüğü gibi düzenli bir seyir mevcut değildir.(Bkz. Tablo 7)

 

 

TABLO 8: FİYATLARDAKİ GELİŞMELER (Yıllık Ortalama)

 

TEFE

 

TÜFE

 

2001

2002

 

2001

2002

Ocak

28,3

92,0

 

35,9

73,2

Şubat

26,5

91,8

 

33,4

73,1

Mart

35,1

77,5

 

37,5

65,1

Nisan

50,9

58,0

 

48,3

52,7

Mayıs

57,7

49,3

 

52,4

46,2

Haziran

61,8

46,8

 

56,1

42,6

Temmuz

65,4

45,9

 

56,3

41,3

Ağustos

69,6

43,9

 

57,5

40,2

Eylül

74,7

40,9

 

61,8

37,0

Ekim

81,4

36,1

 

66,5

33,4

Kasım

84,5

32,8

 

67,3

31,8

Aralık

88,6

30,8

 

68,5

29,7

Kaynak:DİE

 

 

            Aylık ortalama enflasyon oranlarının tersine, yıllık ortalama oranlarda istikrarlı bir düşüş seyri olmuştur. Yıla; TEFE’de %92, TÜFE’de %73,2 ile başlanmış, bu oranlar yıl sonunda sırasıyla %30,8 ve %29,7 olarak gerçekleşmiştir. (Bkz. Tablo 8)

 

            2002 yılı hedef oranlarının sırasıyla %31 ve %35 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ulaşılan bu oranlar açısından izlenen enflasyon politikasının başarısı tescil edilebilmektedir. Bununla beraber, iç piyasadaki daralma da göz ardı edilmemelidir. Çünkü bu hedefe ulaşılmasındaki en önemli faktör, satın alım gücündeki düşüş ve buna bağlı olarak iç pazarda meydana gelen talep daralmasıdır. Sonuç itibariyle bu hedeflerin tam manasıyla başarı olarak değerlendirilebilmesi tartışmalı hale gelmektedir.

 

 

E) PARA-FİNANS:

            2001 yılının Aralık ayı ile bu yılın başı itibariyle parasal göstergeleri ve bunlar arasındaki değişim oranları, aşağıda verilmiştir.

 

TABLO 9: PARASAL GÖSTERGELER

(Milyar TL)

28 Aralık 2001

10 Ocak 2003

DEĞİŞİM (%)

Dolaşımdaki Para

4.799.889

7.005.510

46,0

Vadesiz Mevduat

5.702.187

6.876.751

20,6

M1

10.502.076

13.882.261

32,2

Vadeli Mevduat

35.727.157

48.474.586

35,7

M2

46.229.233

62.356.847

34,9

Döviz Tevdiatı

56.720.519

73.509.245

29,6

M2Y

102.949.752

135.866.092

32,0

M2YR (Repo Dahil)

105.747.410

139.126.384

31,6

Kaynak:TCMB

 

 

            Vadesiz mevduat artış oranı %20,6 iken, vadeli mevduat artış oranı %35,7’dir. vadesiz mevduatta nispi artışın oluşu, insanların bankacılık piyasasına yavaş yavaş güven duymaya başladığı manasına gelmektedir. Dikkat çeken diğer bir gelişme de vadeli mevduat ve döviz tevdiatındaki değişme oranları ile ilgilidir. Döviz tevdiat artış oranı %29,6 iken, vadeli mevduattaki artış %35,7 oranındadır. Bu da dövizin söz konusu dönemde cazibesini TL lehine kaybettiğini ortaya çıkarmaktadır.(Bkz. Tablo 9)

 

            Döviz cephesinde yıl boyunca meydana gelen dalgalı hareketler, dövizin cazibesini nispeten yok etmiştir. Bu hareketlenmelere bağlı olarak döviz getirisinin düşüklüğü ve buna karşılık TL faiz getirisinin yüksekliği, tercihlerin bu yöne kaymasına sebep olmuştur.

 

 

Finansal yatırım araçlarının nominal ve reel getirileri de şu şekilde gerçekleşmiştir.

 

TABLO 10: SEÇİLMİŞ FİNANSAL YATIRIM ARAÇLARININ NOMİNAL VE REEL GETİRİLERİ (Aralık)

 

NOMİNAL

GETİRİ (%)

REEL GETİRİ

TEFE (%)

TÜFE (%)

6 AYLIK

MEVDUAT FAİZİ (BRÜT)

BORSA ENDEKSİ (İMKB 100)

DOLAR

EURO

ALTIN (KÜLÇE)

24,2

22,5

4,3

11,7

9,5

6,8

5,3

-10,3

-4,0

-5,8

7,2

5,7

-10,0

-3,6

-5,5

YILLIK

ORT.

MEVDUAT FAİZİ (BRÜT)

BORSA İNDEKSİ (İMKB 100)

DOLAR

EURO

ALTIN (KÜLÇE)

51,4

8,9

23,1

31,0

41,1

0,9

-27,5

-18,0

-12,7

-6,0

4,5

-24,9

-15,1

-9,6

-2,7

Kaynak:DİE

 

 

            Aralık ayı itibariyle finansal yatırım araçlarının enflasyondan arındırılmış getirilerinin ortak özelliği, genel olarak zararla sonuçlanmış olmalarıdır. Altı aylık getiriler açısından değerlendirildiğinde, Mevduat faizi ve Borsa hariç olma üzere diğer araçlarda zarar söz konusudur. TEFE ve TÜFE’den arındırılmış halde en fazla kar; sırasıyla %6,8 ve %7,2 oranlarında olmak üzere mevduat faizindedir. En fazla zarar ise %10,3 ve %10 oranlarında olmak üzere Dolar’dadır.(Bkz. Tablo 10)

 

            Yıllık ortalamalar açısından değerlendirildiğinde, sadece mevduat faizinde reel getiri elde edilebildiği görülmektedir. TEFE ve TÜFE’den arındırılmış halde en fazla kar; sırasıyla %0,9 ve %4,5 ile yine mevduat faiziyle mümkün olmuştur. Diğer araçlarda ise zarar söz konusu olmuştur. En fazla zarar ise sırasıyla %27,5 ve %24,9 oranlarında olmak üzere Borsa’dadır.(Bkz. Tablo 10)

 

            1999 yılında 81 olan banka sayısı, 2000 ve 2001 yıllarında sırasıyla 79’a ve 68’e inmiştir. 2002’ yılında bu sayı 55’e inmiştir. Türkiye’de bankacılık sektörü, her sektörde olduğu gibi zor bir dönemden geçmektedir. Bu süreçte piyasada kurumsal bir altyapı oluşturulmaya çalışılmış ve bankaların daha sağlıklı bir şekilde işlemesine yönelik adımlar atılmıştır. Söz konusu çalışmalar halen devam etmektedir.

 

            Kredi derecelendirme(raiting) kuruluşu Moody`s, Türkiye’de bankacılık piyasası ile ilgili bir rapor hazırlamıştır. Raporda; Türkiye bankacılığının yetersiz sermaye yapısı, zayıf aktif kalitesi ve istikrarsız bir işletme ortamı içinde düşük bir karlılıkla karşı karşıya bulunduğu ifade edilmektedir. Performans dışı kredilerin, bankacılık sektörünün karlılığını olumsuz etkilemeye devam edeceğinin belirtildiği raporda, yine de bankacılıktaki karlılığın artmasının beklendiği vurgulanmaktadır. Ayrıca, orta vadede ise yabancı bankaların, Türkiye`ye yatırım yapma konusundaki ilgilerinin artacağı ve bu ilginin, jeopolitik ve makro ekonomik istikrara bağlı olarak artış göstereceği kaydedilmektedir.

 

 

F) KAMU MALİYESİ

            2001 ve 2002 yılları itibariyle bütçe gelişmeleri, kıyaslamalı bir şekilde Tablo 11’de yer almaktadır.

 

TABLO 11: BÜTÇE İLE İLGİLİ GELİŞMELER

(Katrilyon TL)

2001

2002 (GERÇEKLEŞME)

DEĞİŞİM (%)

2002 HEDEFİ

HARCAMALAR

80,3

115,4

43,7

98,1

   Faiz Dışı Harcama

39,3

63,6

61,8

55,3

       Personel

15,2

23,1

52,0

21,9

       Diğer Cari

5,0

7,8

56,0

7,8

       Yatırım

4,0

6,8

70,0

5,7

       Transfer

55,8

77,5

38,9

62,7

            Borç Faizi

41,0

51,8

26,3

42,8

            Diğer

14,8

25,6

73,0

19,9

 

 

 

 

 

GELİRLER

51,8

76,4

47,5

71,2

   Vergi Gelirleri

39,7

59,6

50,1

57,9

   Vergi Dışı Normal Gelirler

7,3

10,8

47,9

7,0

   Özel Gelirler + Fonlar

3,9

4,7

20,5

6,0

   Katma Bütçe Gelirler

0,6

1,0

66,7

0,3

 

 

 

 

 

BÜTÇE DENGESİ

-28,5

-39,0

36,8

-26,9

   Faiz Dışı Denge

12,4

12,7

2,4

15,8

Kaynak: HM

 

 

            2001 yılına göre 2002 yılı giderlerindeki artış oranı %43,7 olup, gelirlerindeki artış oranı ise %47,5’tir. 2002 yılında gerçekleşen gider meblağı 115,4 katrilyon TL, gelir meblağı ise 76,4 katrilyon TL’dir. Gerçekleşen bütçe açığı ise 39 katrilyon TL’dir. 2001 yılına göre 2002 yılı bütçe açığındaki artış oranı %36,8’dir.(Bkz. Tablo 11)

 

            2002 yılı hedefleri ile gerçekleşen meblağları arasında da tutarsızlıklar vardır. Klasik bir “hedef-gerçekleşme” durumu söz konusudur. Yani gerçekleşen meblağlar, hedeflerin üstündedir. Bu bir hesap hatası mıdır, yoksa ihmalkarlık mıdır? Çünkü söz konusu meblağlar incelendiğinde, arada ciddi farklar olduğu görülmektedir.

 

            2002 yılı harcama hedefi 98,1 katrilyon TL iken, gerçekleşme meblağı 115,4 katrilyon TL’dir. 35,1 katrilyon TL’lik fazla harcama vardır. Gelir kaleminde ise nispeten lehte bir gelişme olmuştur. Hedef gelir meblağı 71,2 katrilyon TL iken, gerçekleşen gelir meblağı 76,4 katrilyon TL’dir. 5,2 katrilyon TL’lik ekstra gelir tahsilatı söz konusudur. Fakat bu nispeten olumlu durum, çok da sevindirici nitelikte değildir. Çünkü hedef bütçe açığı 26,9 katrilyon TL iken, gerçekleşen meblağ 39 katrilyon TL’dir. Yani hedeflenenden 12,1 katrilyon daha fazla bütçe açığı verilmiştir.(Bkz. Tablo 11) Bütçelerdeki bu tür tutarsızlıkların giderilmesi gerekmektedir.

 

 

TABLO 12: İÇ BORÇ DURUMU (Aralık)

(Trilyon TL)

2001

2002

MEBLAĞ

101.814

149.870

VADE (ay)

23,9

32,1

Kaynak:HM

 

 

            Aralık 2002 itibariyle toplam iç borç, yaklaşık 150 katrilyon TL’ye yükselmiştir. 2001 yılının aynı ayı ile kıyaslandığında artış meblağı 48 katrilyon TL civarında olup, artış oranı %47,5’e tekabül etmektedir. Meblağdaki olumsuzluğun tersine, vadede olumlu bir durum mevcuttur. Ortalama vade, sekiz ay civarında uzamış bulunmaktadır.(Bkz. Tablo 12)

 

 

TABLO 13: DIŞ BORÇ DURUMU

(Milyon $)

Aralık 2001

Eylül 2002

TOPLAM

115.074

127.477

 *Kısa Vadeli

16.241

14.071

 *Orta-Uzun Vadeli

98.833

113.406

Kaynak:HM

 

 

            Eylül 2002 itibariyle dış borç meblağındaki artış, Aralık 2001’e göre 12,4 milyar Dolar civarındadır. Dış borcumuzda %10,5 civarında artış olmuştur. Bileşim açısından incelendiğinde, kısa vadeli borçlarda nispi bir azalmanın olduğu görülmektedir. Buna karşılık orta-uzun vadeli borçlarda artış olmuştur. Zaten borcun yaklaşık %90 civarındaki ağırlıklı kısmı orta-uzun vadelidir.(Bkz. Tablo 13)

 

 

TABLO 14: DIŞ BORÇ KOMPOZİSYONU (Eylül)

DÖVİZ CİNSİ

%

$

47,43

EURO

29,95

SDR

16,80

YEN

3,99

DM

0,02

DİĞER

1,81

Kaynak:HM

 

 

            Dış borç kompozisyonu, genel karakteristiğini devam ettirmektedir. Borcumuzun yarısına yakın kısmı, Dolar cinsindendir. Bunu %29,95 ile Euro, %16,8 ile SDR cinsinden borçlar takip etmektedir. Önceki dönemlerde ilk üç sıralamada yer alan DM cinsinden borçlarımız, neredeyse yok denecek kadar azalmıştır. Bunlar, ödenmiş veya Euro’ya dönüştürülerek tasfiye edilmiştir.(Bkz. Tablo 14)

 

 

G) DIŞ TİCARET

Dış ticaret bileşimi ve mal sınıflamasına göre tasnif, Tablo 15 ve 16’da yer almaktadır.

 

TABLO 15: DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ

(000 $)

2001

2002

Değişim (%)

İHRACAT

31.334.216

35.080.715

12,0

İTHALAT

41.399.083

50.831.678

22,8

DIŞ TİCARET AÇIĞI

-10.064.867

-15.750.963

56,5

KARŞILAMA ORANI (%)

75,7

69,0

 

Kaynak:DTM

 

 

            2002 yılı ihracat meblağı, 2001 yılına göre %12 oranında artış göstermiştir. Buna karşılık ithalattaki artış oranı %23 civarındadır. Dış ticaret artış oranı ise %56,5’e tekabül etmektedir. Yıl sonu ihracat hedefi 32, ithalat hedefi ise 45 milyar Dolar idi. Bu durumda ihracat hedefinin fazlasıyla aşıldığı görülmektedir. Bu önemli bir başarıdır. Ancak, ithalatta ise olumsuzluk vardır. Hedef ithalat meblağı, 6 milyar Dolar civarında aşılmıştır.(Bkz. Tablo 15)

 

            2002 yılı, ihracat açısından her ne kadar bir atılım yılı olduysa da ithalattaki olumsuzluk bu alandaki başarıyı nispeten gölgeler niteliktedir. Dış ticaret açığı önceki yıla göre yarı yarıya artmış ve ihracatın ithalatı karşılama oranı da düşmüştür. İthalattaki bu artışın sebeplerinden biri, yıl boyunca döviz üzerinde mevcut olan baskıdır. Dövizin dönemler itibariyle nispi ucuzluğu, ithalatta zaman zaman hareketliliğe yol açmıştır. Özellikle 3 Kasım sonrası dönemde oluşan olumlu hava, döviz üzerinde baskı oluşturarak ithalattaki artışta önemli ölçüde etki oluşturmuştur.

 

 

TABLO 16: MAL SINIFLAMASINA (BEC) GÖRE DIŞ TİCARET BİLEŞİMİ

(000 $)

2001

 

2002

 

DEĞER

(%)

 

DEĞER

(%)

İHRACAT

 

 

 

 

 

  Sermaye(Yatırım) Malları

2.630.106

8,4

 

2.650.002

7,6

  Ara (Ham madde) Malları

13.402.681

42,8

 

14.061.736

40,1

  Tüketim Malları

15.253.397

48,7

 

18.258.931

52,0

  Diğer

48.033

0,2

 

110.046

0,3

 

 

 

 

 

 

İTHALAT

 

 

 

 

 

  Sermaye(Yatırım) Malları

6.964.408

16,8

 

8.382.102

16,5

  Ara(Ham madde) Malları

29.971.233

72,4

 

36.903.394

72,6

  Tüketim Malları

4.083.674

9,9

 

4.979.046

9,8

  Diğer

379.768

0,9

 

567.136

1,1

Kaynak:DTM

 

 

            Mal sınıflamasına göre ihracatımızda ağırlıklı pay, tüketim mallarına aittir. İhracatımızın yarısını tüketim malları oluşturmakta, bunu %40 ile ham madde ve %7,6 ile yatırım malları takip etmektedir. İthalatımızın ¾’lük kısmını ise ham madde oluşturmakta, bunu %16,5 ile yatırım malları ve %9,8 ile tüketim malları takip etmektedir.(Bkz. Tablo 16)

 

 

 

BAZI DEĞERLENDİRME VE TEKLİFLER:

·         Bankacılık piyasasında nispi düzelmeler meydana gelmektedir. Kriz sürecinde karşılaşılan sıkıntılar sonrası bu piyasada köklü bazı reformlar gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla 2002 yılında insanların bu piyasaya güvenlerinde lehte gelişmeler yaşanmıştır. Bununla beraber, bankacılıkta halen sorunlar mevcuttur. Bunlardan biri, bu kurumlar üzerindeki malî yüklerle ilgilidir. Yapılan bir araştırmayla bankalar üzerindeki mali yüklerin Avrupa ortalamasının altı kat üzerinde olduğu ortaya konmuştur. Bu sebeple kredi maliyetleri de yükselmektedir. Nitekim, bankalarca verilen her 100 liralık krediye tekabül eden vergi yükünün 14 lira civarında olduğu belirtilmektedir. Devletin vergiye ihtiyacının olduğu herkesin malumudur. Ancak, çarkları iyi işleyen bir ekonomiye sahip olmak için uygun şartlarda kaynak arz edebilen bir finansal piyasaya da sahip olunması gerektiği göz ardı edilmemelidir.

·         Bütçe ile ilgili hedef ve gerçekleşme meblağları incelendiğinde, her iki kalemde ciddi farklılıklar olduğu ortaya çıkmaktadır. Türkiye, gelir ve giderini ne yazık ki tam olarak, veya minimum hatalarla hesaplayabilme imkanına sahip değildir. Bu noktadaki hesaplama hataları minimum seviyeye indirilmelidir. Bunun için de öncelikle aktif ve pasif ile ilgili ciddi bir envanter çalışması yapılmalıdır. Devlet nelere sahip olduğunu bilmeden, tahminlere dayalı olarak ve de el yordamıyla idare edilemez.

·         Dış ticaret alanında olumlu gelişmeler görülmektedir. Her ne kadar 2002 yılının son dönemi itibariyle dış ticaret dengesinde aleyhte gelişmeler yaşandıysa da netice itibariyle özellikle ihracat alanında belirgin başarılar kaydedilmiştir. Nitekim 2002 yılının 32 milyar $’lık yıl sonu ihracat hedefi aşılmıştır. 2004 yılı ihracat hedefinin ise 50 milyar $ olduğu ifade edilmektedir. Bu hedefe yönelik çalışmalar da devam etmektedir. Atılan adımlardan biri “Ticaret Takımları” ile ilgilidir. Söz konusu takımlar aracılığıyla yerli ürünlerle ilgili uluslararası imkanlar araştırılacak ve ticari payın artırılmasına çalışılacaktır. Bu ve benzeri adımlarla bahsi geçen ihracat hedefinin gerçekleştirilmesi, hatta aşılması mümkün olabilecektir.

 

 

Mehmet Behzat Ekinci,

İstanbul, İktisat, Doktora.

mbekinci@akademiktisat.net

http://www.akademiktisat.net

 

 

 

Kaynaklar

DİE, DPT, HM, DTM, TCMB, MB.

 

 

 

Sayfa Başı