İktisadî tahminlerin dayanılmaz hafifliği… İktisadî hayatta pek sevilmeyen/arzu edilmeyen olgulardan biri 'belirsizliktir'. Bu da geleceği iyi tahmin eden/öngören kişilerin/kurumların rağbet görmesine yol açar. Şayet tahminler tutarsa bu durum tahmini yapan kişiye/kuruma bir özgüven sağlar ve yeni tahminlerde bulunması için teşvik edici olur. Fakat enteresan olan şu ki, laboratuvarı esasen toplum olan İktisat bilimi ile uğraşanlar bu tür tahminlerde bulunmaya pek sıcak bakmazlar. Çünkü laboratuvardaki insan sayısı kadar senaryo ortaya çıkabileceğinden bu tahminlerin yanılma payı her zaman vardır. Dolayısıyla, aslında bir İktisatçının görevi veya ondan beklenti, geleceğe yönelik tahminlerde bulunmak değildir, yani bir anlamda fütüristlik yapmak olmamalıdır. Peki bir İktisatçıdan beklenti nedir/ne olmalıdır? Geçmiş (adaptif) ve mevcut (rasyonel) verileri dikkate alarak geleceğe yönelik analizlerde ve değerlendirmelerde bulunmaktır. Bu da yapılan analizlerin ve değerlendirmelerin dedikodudan ziyade bilimsel ve reel verilere dayalı olarak yapılması demektir. Fakat ne yaparsınız ki, bozuk bir saatin günde iki defa doğruyu işaret etmesi gibi, İktisadî fütüristlerin (?) dile getirdiği 10 tahminden 1'i bile gerçekleşirse bu kişilere/kurumlara rağbet/ilgi/teveccüh artmakta ve bu da onca isabetsiz iddialarına rağmen az sayıdaki isabetli tahminlerinden dolayı onlara dayanılmaz bir hafiflik duygusu sağlamaktadır. |
|||